“Kadınların çoğu işkenceye dönüşen evliliklerini, mazoşist bir tutkuyla, kaçınılmaz ve katlanılması zorunlu bir olgu gibi kabullenerek sürdürüyor; kızların çoğu da, evliliği varoluşun tek amacı sanarak yüreklerinde yaşlandıkça büyüyen bir ‘evde kalma’ korkusu saklıyordu. Meslek edinmek, kendi ayakları üstünde durmak, ekonomik bağımsızlık, bilinçaltlarına yerleşen o korkuyu giderememiş, aksine gözlerinde, evlenme şanslarını azaltan engellere dönüşmüştü. Sık sık; ‘Armudun sapı, üzümün çöpü’ gerekç ...